22 Eylül 2014 Pazartesi
Harry Potter Hayran Kurgusu Çalışmam(Devam edecektir)
Sessizlik
Yağmur taneleri vücuduma her çarptığında sanki daha da bitkin düşüyordum ama bu duyguyu sevdiğime yemin edebilirdim.Yine o müzik sesi geliyordu,her yılın başında çalınan o notalara kulaklarım o kadar aşinaydı ki kendi kendime mırıldanır gibi hissediyordum artık.Hogwartsdaki 5. yılımda yine şölene katılmamış olarak yakalandım.Profesör Abbott kolumdan tutmuş sürüklüyordu beni.Annesi gibi Hufflepuff'a seçilmemiş olmasının bu kadını sinirli yaptığına bahse girebilirdim.
İçeri girince hala yemek yiyebilme şansımın olduğunu öğrenince mutlu oldum.Her zamanki gibi o aptal şapkayı dinlemek yerine dışarıda vakit geçirmeyi tercih etmiştim.Slytherin masasına gözüm çarptı.O kızı gördüm yine.Bunun aptal gibi 5 dakika boyunca aynı yöne bakmamdan ve yüzümdeki kızarıktan kolayca anlayabilirdiniz.Okuldaki en ünlü kişilerden olmama rağmen hala benimle ilgilenmeyişi dikkatimi çekmişti.Ama sonra melez olduğum için olabileceğini düşündüm(5 dakika aradan sonra yeniden düşünebilme yeteneğine sahip olmam gerçekten mutluluk vericiydi).O safkan hastası ailesinin öldüğünü biliyordum.Bahsi geçmişti ölüm yiyenler konusunda.Ona arkadaşça yaklaşan sadece Slytherinler oluyordu.Genelde hep aşağılanmıştı.O büyük savaşın ardından 15 yıl geçmişti.Harry Potter'ın çocuğu okula geldiğinden beri büyük ilgi kaynağı olmuştu fakat aslında mankafanın tekiydi.Babasının çocuğu olmadığı söylenebilir ya da annesinin.Onlar hakkında çok yetenekli diye söz edilmişti Sihir Tarihi'nde(o dersi dinlediğim sayılı zamanlardan biriydi genelde büyük savaşa çok büyük ilgi duymuşumdur).Kısa bir süre sonra ona olan ilgi kesilmişti.Sebebiyse büyük bir egodan fazlasına sahip olmayan serserinin teki olmasıydı.Buraya sadece eğlenmek için geldiğine bahse girebilirdim.Babasının doğal yeteneklerinin olduğunu da söylemişlerdi.Ama bence o çocuğun sahip olabileceği tek şey o kepçeye benzeyen kulaklarıydı.
Peki ben kimdim?Benim ailem kimdi?Doğduktan sonra ailem(babam,annem ve ağabeyim) karanlık güçler tarafından öldürülmüş.Beni de bir seherbazın alıp sakladığı söylenip duruyor.Sanki doğduğum andan itibaren minnet gibi bazı iyi duyguları kaybetmiştim.Sevgiye ihtiyacım vardı her zaman ve bunun sabahtan akşama kadar sihir bakanlığında çalışan bir seherbaz tarafından karşılanamayacağına emindim.Derken beni 6 yaşımda Weasleyler evlatlık edindi.Buna mutlu olmuş görünüyorlardı.Ayrıca evlerinde istemeyeceğiniz kadar kitapları vardı ki ben bir sihir tarihi kitabından adlarının Hermione ve Ronald olduğunu öğrendim(8 yaşıma kadar onlara Mr ve Mrs Weasley şeklinde hitap etmiştim).Ve belli ki Harry Potter ile yakınlıkları vardı(bunu 2 günde bir Harry Potter'ın eve gelmesinde çıkarmıştım).İlk karşılaştığımız andan beri sürekli bana dikkatlice baktığını fark etmiştim.Sanırım kaderlerimiz aynıydı evet.Onun gibi sevgi yoksunu büyümüştüm.Weasleyler bana ne kadar sıcak davransa da onlara karşı minnetten farklı bir duygu beslemiyordum.Çünkü biliyordum,biliyordum onların bana bir anne-baba sevgisi hissettiremeyeceğini.Bunları yazarken ağlamam (okula başladıktan sonra edindiğim duygulardan biri) hiç garip gelmiyor bana.Nasıl gelebilirdi ki?1. sınıfta hiç arkadaşımın olmamasına şaşırmamalı.Ortak salonda sabahtan akşama kadar ağlıyordum.Derslerimin iyi olmasında yine Weasleylerin rolü vardı.O kız sürekli bana yardım ediyordu.Derslerde okuldaki en iyi olduğundan söz edilse de herkes benim en yetenekli olduğumda hemfikirdi.Ravenclaw'a seçilince üzülmedim.Tanıdığım ve konuşabileceğim insanlar Gryffindordaydı ama ben bir Ravenclaw olmalıydım.Babamdan bana kalan tek şeydi sanki...
Derken aniden uyandığımı hissettim.Büyük salon bomboştu ve görebildiğim tek kişi o kızdı.
"Hadi uyan Will herkes ortak salonuna döndü bile".Düşündüğüm tek şey gözlerinin ne kadar güzel olduğuydu.
"Sen neden hala burdasın". dedim ama vereceği cevabı şimdiden tahmin edebiliyordum.
"Şey,4 yıldır büyük salonda uyuyakaldığın için olabilir sanırım."dedi gülümseyerek.
Koluma girdi ve büyük salondan beraberce çıktık.Neden o Slytherinli kıza artık güzelliğine duyduğum hayranlık dışında ilgi duymadığımı anlamıştım.Çünkü artık yeni birisi vardı ve o benimle ilgileniyordu,beni yakından tanıyordu.Derken yine konuştu.
"Turnuva hakkında ne düşünüyorsun?"dedi.Büyük salonda bahsi geçmişti herhalde.Her yıl düzenledikleri o sıkıcı düello turnuvasından bahsediyordu sanırım(son 2 yıldır ben kazanıyordum).
"Bu yıl da kazanacağım herhalde."
"Düello turnuvası değil seni sersem.Üçbüyücü Turnuvası.Tanrı aşkına gelen diğer okulları da mı görmedin?"
"Hiçbir zaman şölene veya McGonagall'ın iç okşayıcı sesine dikkat etmediğimi biliyorsun."dedim sırıtarak.Kıkırdayacağını daha duymadan anlamıştım çünkü McGonagall'ın sesini iç okşayıcı bulan tek kişiydi.Derken yollarımızın ayrılma vakti gelmişti.
"Yarın sabah görüşürüz öyleyse.İlk ders İksir.Sizinle olduğunu hatırlıyorsun herhalde?"dedi ve uzaklaştı.Şimdi ıssız basamakları yine o derin düşüncelerimle çıkıyordum.Üçbüyücü Turnuvası da neyin nesiydi böyle.Hem de SBD yılında diye aklımdan geçirdiğim anda SBD'lerin artık bir sonraki yıla kaydırıldığını hatırladım.Büyük salonda olan biteni dinlemememe rağmen bunu biliyordum çünkü yazın öğrenmiştim.
Ortak salona girdiğim anda bir kaç kişinin yüzünün bana döndüğüne emindim çünkü bu Üçbüyücü Turnuvası hakkında kesinlikle bana sorular soracaklardı.Aslında bir an dönüp bunun ne olduğunu,ne yapmamız gerektiğini öğrenme konusunda içimde bir arzu birikti ama derhal yatakhaneye çıktım.Fazladan aldığım kitapaların içinde bu turnuvayla ilgili bilgi olabilirdi.Ama o yumuşak yatağa uzandığım anda aklımdan geçen tek şey uyumak ve yarın öğlen doğruca kütüphaneye girmek olduğuna karar verdim.Gözlerim kapanırken son kez Rose'u düşündüm ve gözlerimi kapadım.
Ertesi sabah ayaklarım ne kadar beni kütüphaneye sürüklemeye çalışsa da kendimi zorlukla iksir dersine attım.Slughorn çok sevecen bir adamdı.2 yıldır verdiği küçük partilere katılıyordum.İksir konusunda yeteneğim olduğunu söylüyor(benim için seherbaz olma yönündeki bir engelden başkasını temsil etmiyordu sanırım).
"Mr. Turner !" Slughorn'un "iç okşayıcı" sesi zihnimi tırmalıyordu sanki.
"Biraz daha lütfen." diye ister istemez mırıldandım.
"William Turner çabuk uyan ve Çoközlü iksirin malzemelerini say!"
Bu ihtiyar neden bu sabah bu kadar huysuz diye düşünüyordum.Ama tatmin olacağım için "Atadam kılı mı?" dedim.O anda dersin bittiğini anladım ve gözlerimi açtım.Tam kurtulduğumu düşündüğüm sırada.
"Mr. Turner iki hafta cezalısınız.Detayı görüşmek üzere Çarşamba günü öğle yemeği sonrası odama gelin." Çok güzel ilk günden hatta ilk dersten ceza almayı başardın Will,diye düşünmekten kendimi alamadım.Aslında beni tatmin edicek ve öğretmenlerin "küstahça" sıfatını yakıştırdığı bazı laflarım yüzünden 2. sınıftan beri düzenli olarak ceza alırdım.Ama Profesör Slughorn'dan ceza alacağım aklımın ucundan geçmezdi.Derste uyuyakalmak gibi muzipliklerimi ne kadar hor görse de içten içe bir öfke duyduğuna karar getirdim.Herhalde bugün de patlayacağı gündü...
"Aptalın tekisin biliyor musun?" Tam sınıftan çıkarken Rose'un daha yeni aklıma geldiğini hatırladım."Aptalın tekisin" artık onun için bir klasik anlamındaydı sanırım.Her ceza alışımda söylediği laf bu olmuştur.
"Elimde değil,anlıyor musun?"
"Evet tembel hayvan ile aynı yapıda olduğunu gayet net biliyorum."
"Sanırım sağlam hakaret etmek için Ravenclaw'da olmaya gerek yok."Gülümsedi ve elimi tuttu.Yolumuz Astronomi kulesine varıncaya kadar ayrılmamıştı.Nedense hiç konuşmadı ama nedense sürekli bana bakıp duruyordu.
"Annemle geçiceğine göre sıkıcı bir ders olacak herhalde." dedi üzgün bir ifade takınarak.
"Annenle-ders?"
"Ah, az daha unutuyordum sen uyuyakalmıştın.Yeni Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmenimiz.Profesör..."
"Hermione Jean Weasley.Sonunda bir şeyler öğreneceğiz ha?"
"Aman Will, karanlık sanatlara karşı savunmaya neden ihtiyacımız olacakmış ki?"
"Bakarsın yeni bir karanlık büyücü çıkar.Benim gibi başarılı bir öğrenci.Ne dersin ha?Sanırım güç için burnumu gözden çıkarabilirim."
"Voldemort burnundan fazlasını gözden çıkarmıştı,emin ol Will.Neyse umarım sıkıcı bir ders geçirmezsin.Görüşürüz."
"Umarım."
Aslında daha kelimeler ağzımdan döküldüğü anda ne kadar sıkıcı bir derse gireceğimi biliyordum.Yıllardır bu saçma derse giren "Cadaloz Trelawney"i haftada 2 ders saati çekmek gerçekten çok zordu.Ama şaka dükkanından aldığım kusma pastilleri her zaman işe yaramıştı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder